İttihat ve Terakki ne idi?

Bu sorunun cevabını bilmek, bu cemiyetin doğuşundan itibaren siyasal hayatımızda yaşadığımız badirelerin, çalkantıların anlamını kavramak kadar önemlidir.

1908’de sahneye çıkan ve 1918’de Mütareke ile bu sahneyi terk eden İttihat ve Terakki siyasal yaşamımızda neleri başardı, neleri başaramadı, takip ettiği politika devlet geleneğimize neler kazandırdı veya bizden neleri alıp götürdü, soruları çokça sorulan sorulardır. Üç kişinin omuzlarında yükselmiş ve yürümüş olan cemiyet, bütün memleketi saran bir siyasal oluşuma dönüşmüş, aynı zamanda menfaatinden başka bir gayesi olmayanlar için de açık bir kapı olmuştur. Birinci Cihan Harbi, gittikçe daralan bir memleket bırakırken, yine bu harp gittikçe genişleyen ve zenginleşen harp zenginlerini de ortaya çıkarmış. Bu süreci yöneten İstanbul’daki Ermeni ve Yahudi tüccarlar bu tabloda İttihat ve Terakki çerçevesi içinde görünürken, bir yandan da ceplerini doldurmanın yollarına bakmışlardır.

Bu cemiyetin ne olduğu meselesi, zaman içinde pek çok bakımdan cevaplanmış, biraz karanlıklar, biraz da efsaneler içinde gerek sevap hanesi gerekse de günah hanesi hayli kabarık olarak bu cemiyetin amel defteri gün yüzüne çıkarılmıştır.

Lakin tarih bütün gerçekliğiyle henüz aydınlanmadığı, tarihî hadiselerin yine gizli kalmış yönleri bulunduğu, tarihi şahsiyetler hakkındaki hükümlerin hâlâ belirli yönlendirmeler ile kurulduğu bir zamanı da yaşıyoruz.

Bu hususta en çarpıcı misal olması bakımından Sarıkamış hadisesini zikretmekte yarar görüyorum. Tarihin Sarıkamış Duruşması adlı çalışması ile bu alanda sağlıklı bir çalışmayı ortaya koyan ve bütün tarafları dinledikten sonra değerlendirmelerde bulunan Ramazan Balcı, Sarıkamış’ın ilk dönemlerde ne kadar çok unutturulmak istendiğini, sonraki dönemde ise (Cumhuriyet dönemi), abartılı bir üslûp ile anlatıldığını söylüyor. Abartılarak ifade edilen şehit rakamları bütün günahı Enver Paşa’nın omuzlarına yüklenmek, böylece onun bir daha bu vatana ebediyen dönüşünü engellemek için de hayli yararlı olacaktır.

İttihat ve Terakki ne idi, sorusunu soran ve bu sorunun cevabını arayan mühim simalardan birisi de Muhittin Birgen. Birgen, bu sorusunun cevabını hatıratında arıyor. Kitapyayınevi tarafından iki cilt olarak neşredilen hatırat yeni bir kaynak olması, o dönemi çok yakından ve üst düzeyde yaşamış bir isim tarafından kaleme alınması bakımından önemli. Birgen, İttihat ve Terakki’nin gayrı resmî gazetesi olan Tanin’in başyazarlığını üstlenmiş, cemiyet içinde bilhassa Talat Paşa ile sıkı dostluklar kurmuş bir isim. Anılarını ilk defa 1936-1937 yıllarında Son Posta gazetesinde neşrediyor. Bu bize şunu daima hatırda tutmamızı hatırlatıyor: Cumhuriyet’ten sonra Enver Paşa ile ilgili kaleme alınmış her cümleye biraz daha ihtiyatla yaklaşmalı, hangi dengeler adına bu cümlelerin kurulduğuna dikkat etmeliyiz, tıpkı Sarıkamış hadisesinde olduğu gibi.

Tekrar başlıktaki soruya dönelim ve sorunun cevabını Birgen’in anılarından, içeriden yaptığı değerlendirmelerden okuyalım: “İttihat ve Terakki bidayette bir bayrak bile değildi. Üzerine herkesin kendi bayrağını çekmek istediği boş bir bayrak direği... Yalnız bundan ibaret...”

“İttihat ve Terakki bir kere Makedonya komiteciliği ile Fransız İhtilali üzerine kopya edilmiş melez bir hareketti.”

“O zaman halis Türk, halis Garpçı, halis İnkılâpçı olarak İttihat ve Terakki’yi tutmak, Tanin için bir zaruretti.”

“Doğarken halis bir Osmanlı mefkuresiyle ortaya çıkmış olan İttihat ve Terakki’yi birkaç senelik dahili ve harici vukuât süratle Türklüğe doğru götürüyordu.”

“Genişe, yükseğe, büyüğe bakan fakat dar düşünen Enver Paşa, siyasette İslâmcı ve Halifeci idi.”

“Cemal Paşa kanaatli bir Osmanlı idi.”

İki ciltlik anılar yumağından aldığımız bu birkaç cümle şüphesiz İttihat ve Terakki’nin ve onun liderlerinin ne olduğu hakkında az da olsa bir fikir edinmemizi sağlıyor.

Roman üslûbunda yazılmış bu anılar, okuyana zevk ile derin bir fikir de veriyor. İttihat ve Terakki’yi yakından tanımak, ideolojik gözlüklerini çıkarıp, memlekette cereyan etmiş ve çok önemli hadiseleri yaşamış olan bir cemiyetin mefkûresini anlamak için İttihat ve Terakki’de On Sene hayli yararlı olacaktır. Onun sadece savaşlarını değil, toplumsal düşünce dünyasını da kavramalıyız, zira Cumhuriyet bilhassa bu bakımdan onun fikirlerinin takipçisi ve uygulayıcısı olmuştur.


Konular