31 MART VAK'ASI

Rumî 31 MART 1324, Miladî 13 Nisan 1909'da başlayan ve 12 gün devam eden hâdiseler, sebep ve neticeleri bakımından çok büyük ehemmiyet arzetmektedir. Hâdiselerin kimler tarafından kışkırtıldığını, bu gelişmelerden hangi kesimin daha ziyade menfaat temin ettiğini tesbit etmek, mevzuu daha iyi anlayabilmek için en mühim unsurlardır.
Bilindiği üzere Sultan II. Abdülhamid Han, büyük devletlerin Osmanlı Devleti üzerindeki yıkıcı ve bölücü faaliyetlerini büyük ölçüde neticesiz bırakmış, bu sebepten dolayı onların düşmanlığını kazanmıştı. Daha Temmuz 1908'de Meşrutiyet ilan edildiği sırada Jön Türkler Abdülhamid Hân'ın hal'ini düşünmüş, fakat zemin müsait olmadığı için meriyete (yürürlüğe) konulamamıştır. Bu yüzden Abdülhamid Hân'ı devirebilmek için fırsat kolluyorlar ve planlarını adım adım faaliyete sokuyorlardı.. Yeni mşerutiyet ilan edilince, yeni hükümetin ilk kabinesini İngiliz taraftarı Kâmil Paşa kurdu. Bu yüzden hükümet Jön Türkler'in Alman yanlısı kanadı'olan İttihat-Terakkî (İT)'nin baskısı altında idi. İttihatçılar'a karşı ise Sadrazam Kâmil Paşa direniyor ve İngiliz taraftarı Jön Türkler tarafından da destekleniyordu. Haliyle bu muhâlif iki tezin (görüşün) müdafii durumunda olan gazeteler de devreye çoktan girmişlerdi. Diğer yandan Kâmil Paşa'ya karşılık, Alman yanlısı Jön Türkler ise Hüseyin Hilmi Paşa etrafında kenetlenmişlerdi. Sadrazam Kâmil Paşa ile. İttihatçılar arasındaki en büyük ihtilaf ye çekişme, onun, İttihatçılar'ın Selanik'ten gönderdikleri Avcı Taburları'nı geri gönderme teşebbüsleri üzerine olmuştu. Bu taburlar, devamlı iç politikaya karışarak hükümeti rahatsız ediyorlardı. Zaten bu taburların çoğu İT üyesi idi. Bütün bu çekişmeler neticesinde Kâmil Paşa hedef durumuna geldi ve çok geçmeden İttihatçılar tarafından 13 Şubat 1909'da Mecliste güvensizlik oyu verilerek ve kendisini müdâfaa fırsatı dahi tanınmadan hükümetten tasfiye edildi. Kâmil Paşa düşürülünce, Almancı kanada mensup Hüseyin Hilmi Paşa işbaşına getirildi.

Bütün bu gelişmelerin ardından İngiliz ve Alman taraftarları birbirlerini tasfiye etmek ve Abdülhamid Hân'ıharcamak için kesif (yoğun) bir faaliyet içerisine girdiler. İngi-lizler'in finanse ettiği basın Alman kanada hücum ederken, Alman kanadın müdafii gazeteler de boş durmuyorlardı. Bu hâdiseler cereyan ederken, Berlin Askerî ataşemiz Enver Bey; Berlin, Selanik ve İstanbul arasında mekik dokumakta ve Selanik'in tertipleyeceği düzmece bir karşı devrim hareketini bahane ederek bir darbe hazırlamaktadır. Yeni rejimin, emniyetini temin etmek maksadıyla Makedonya'dan İstanbul'a getirilen Üç Avcı Taburu kullanılacaktır. "Berlin Planı" denilen bu teze göre, Alman kanadına mensup subaylar düzmece bahaneler uydurarak devlete karşı darbe teşebbüsünde bulunacaklardır. Bu darbe teşebbüsü bahane edilerek, Mahmut Şevket Paşa komutasındaki bir ordu İstanbul'da iktidara el koyup, Alman taraftarı İttihatçılar'ı iş başına getireceklerdi.
Bütün bunlar işin sadece bir kısmıydı. Bu planın en mühim kısmı ise, ihtilâl için gerekli alt yapıyı meydana getirmekti. Bunun için önce suikastlar gündeme geldi ve Mâhir Paşa, ardından gazeteci Hasan Fehmi vurularak öldürüldü. Bilhassa bu ikinci cinâyet büyük reaksiyon gördü ve talebeler, "Adâlet isteriz" diyerek büyük bir miting düzenledi. Daha sonra orduda ve devlet dairelerinde büyük çaplı tasfiye ve kadrolaşma faaliyetleri müşâhede edildi, ittihatçı genç subaylar, birliklerinde din aleyhtarı konuşmalar yapıyor ve askerlerin namaz kılmalarına izin vermiyorlardı. Bilhassa askerlerin basına yazdrığı mektuplar dikkat çekiyor ve efkâr-ı umumiye tekevvün ettirilmeye çalışılıyordu. Bu yüzden isyanı başlatanlar, İttihatçı subayların emrindeki Avcı Tabudan olmuştur.
Yine 31 Mart yaklaşırken bazı şapkalı şahısların duvarlara beyannameler yapıştırdıkları görüldü. Ayasofya Camii kürsüsünde va'z eden Mehmet Efendi, silah çeken birisi tarafından kürsüden indirildi. Mektepli ve alaylı subay meselesi gazetelerde ele alınarak işlenmeye başlandı.

Bu hâdise orduda huzursuzluk meydana getiriyordu. Gazetelerde ayaklanma olacağına dair çıkan haberler artmaya başladı. İşte boyle bir atmosferde hızla 31 Mart'a doğru yol alındı. İsterseniz senaryonun bundan sonraki kısmını kronolojik olarak (hâdiseleri zaman sırasına göre sıralayarak) seyredelim...
31 Mart: Avcı Taburları ile bir kısım birliklerdeki askerler, gece yarısından sonra Ayasofya'da Meclis'in önüne gelerek ve "Şerîat isteriz" diyerek isyanı başlattılar. Gündüz, Adliye nâzırı Nâzım Paşa ile mebuslardan Arslan. Bey öldürüldü. Âsîler, İttihat-Terakkî'nin yayın organı Şûrâ-yı Ümmet gazetesini bastılar. Bütün yayın organları, asîlerin hareketini alkışlıyordu.
3 Nisan: Hareket Ordusu'nun ilk birlikleri Selanik'ten hareket ettiler.
4 Nisan: İstanbul sokaklarında silahlı fakat şaşkın askerler dolaşıyor, isyanın lideri yok. Sultan Abdülhamid Hân'ın ve ona bağlı yüzlerce paşadan hiçbirinin hâdiselere karıştığı veya yardım ettiği görülmüyor.
10 Nisan: Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu İstanbul'a girdi.
12 Nisan: İstanbul'da örfî idare (sıkıyönetim) ilan edildi.
14 Nisan: İT'ciler tarafından yazılan uyduruk bir fetvâ ve Meclis'in kararıyla Sultan Abdülhamid Han tahtından indirilip Sultan Reşad tahta çıkarıldı. Abdülhamid Han, gece ailesi ile birlikte Selanik'e sürüldü.
Netice itibariyle diyebiliriz ki:
Bu senaryoyu planlayanlar ve onların kuklaları istediklerini elde ettiler. Fakat elde edilen bu netice devletin ve milletin menfaatine olmadığı gibi, bu hâdisenin akabinde Osmanlı Deyleti'nde toprak kayıplarının ve isyanlann ardı arkası da kesilmedi.

Fazilet Takvimi


Konular